
Ethemefendi 36 Köşkü Hakkında
Bazı mekanlar kararlarınıza ışık tutar...
EthemEfendi 36
Bazen söz yetmez susar insan. Yazı yetersiz kalır kalem durur. Bahçesindeki yüz yirmi yıllık kestane, akasya, ıhlamur, ve çınar ağaçları kadar görmüş geçirmiş bir köşkü nasıl tanımlasın bi çare söz, bi çare harfler. Bağdat Caddesi nin gürültücü kalabalığından uzakta Erenköy ün en eski ve hala en görkemli caddesi Ethem Efendi Caddesi nde 36 kapı numaralı bu köşkün önünde sessizce durmak ve geniş bahçesinde gözü kapalı bir an geçmişe kulak vermek en iyisi. İnsanın burnunda tarifsiz çiçek kokuları, yüzünde ılık bir esinti, damakta muhallebi tadı da olmalı. Kimbilir belki o zaman, köşkün sahibi Osmanlı sarayında Hünkâr Yaveri olan Mehmet Ali Paşa nın bahçede dolaşırken parlak çizmelerinden gelen sesi duyabilir insan. Paşa nın küçük torunu, Mehmet in (yazar Mehmet Fuat) sebze bahçesinde oynarken düşüp başlattığı bitip tükenmeyen ağlamasını bastırırsa eğer, köşkün gelini Piraye nin (Nazım Hikmet Ran ın eşi) çaldığı piyanodan çıkan notalar da duyulur belki. Köşkün başka sahiplerinin, başka gelinlerin, başka çocukların, başka torunların sesleri de sırasıyla gelir. Mevsimlerin sesleri, tatlar, kokular, çıtırtılar, cıvıltılar, kahkahalar, sevinçler, acılar da duyulur olur o zaman. Bir dönem eski Türk filmlerine mekan olan bu tarihi köşkte belki kulak kabartırsak Türk sinemasının ünlü aktör ve aktristlerinin gençlik yıllarının ilk filmlerinden replikleri de çalınır kulağa. Belki bir ara aşınmışlık, yıpranmışlık sonrası sessizlik.... Ardından restorasyon sesleri.
Erenköy de doğup büyümüş olan bir çok insan için özel bir yere sahip köşkte kimbilir dünden ne çok yüz, ne çok anı, ne çok ses var. İsteyen duyar... Ama restorasyon sesleri artık geride kaldı. 1996 yılında sahiplerinin kararıyla bir senelik restorasyon çalışması sonucu köşk bugünkü haline geldi. Amaçlanan; köşkün olabildiğince geçmişteki çizgilerine kavuşması, eski duruşuyla bugünkü şartlara ayakta durabilmesi ve günümüze ayak uydurarak yaşaması ve yaşatmasıydı.
Yaşıyor ve yaşatıyor. Bahçesinde yaz geceleri ateş böcekleri gibi yanan fenerli barda geceler renkli, ıhlamur ağaçlarının altında kahvaltılar kokulu, çınar ve kestane ağaçlarının gölgesi huzurlu. Anahtara gerek kalmadı artık. Kapısı açık bir ev gibi konumlandırılan köşkün odaları her türlü toplantılar, buluşmalar ve seramoniler için hazırlandı. Köşkte birbirinden farklı özelliklere sahip dört oda ve büyük bir yemek salonu var.
Saatli Oda, her köşesine özenle yerleştirilmiş saatleriyle anılıyor. Akreple yelkovanın asla buluşmadığı, zamanın yuvarlak kadranlarda durduğu faklı yüzyıllara ait antika saatlerin odası... Zamanın akışını unutturmayacak, aksine bugünün iş telaşını geçmişin sukünetinde buluşturacak bir oda.
Çinili Oda, bu odaya köşktekiler böyle diyor. Çünkü yıllardır "sırrı dökülmemiş sırlarıyla" hala dim dik ayakta duran, "kibirli çini soba" bu odada.
Selvili Oda... Köşkün bu odasından üç selvi görünürmüş. Şairin şiirinde geçen üç selviymiş. Belki hepsi söylenceymiş ama selviler görünmese de yüksek ağaçların esintisi var bu odada.
Palmiye Yemek Salonu’nun bahçeye bakan balkonundan her gün içeri giren bir misafiri var. Büyük eski bir palmiye. O her zaman restoranın en güzel yerinde oturur. Mutfağın birbirinden farklı ve özel tatları onun eşliğinde yendiğinde daha da özel ve farklı olur.
Bahçe de; insan hangi köşesinde, hangi ağaç altında otursam diye düşünürken geçer mevsim... Küpeli bitti mi, kasımpatı gelir. Yaprakları kızarıp düşen sarmaşıkların arkasından mor sümbül sürpriz yapar. Birden meyve ağaçlarını bahar sarar. Sardunya üşüdüğü yerden çıkar, ağaca kiraz gelir. Köşkte bahçenin mevsimi geçmez.
Baştan çıkaran; köşkün en alt katındaki pastanenin adı. Köşkün yıllar yılı var olan fırınında pişen mis gibi çöreklerin, meyveli turtaların kabarmış keklerin piştiği ve kokularının yukarı doğru yayılarak üst katlardaki odaları sarıp insanı baştan çıkardığı için adı bu.
Durak; adından belli durulan bir yer köşkte. Bir koltukta akşam kahvesi içerek, barda bir içkiyle, bilgisayar başında masada durabilir insan. Durmanın her şekli için olanak var bu odada.
EthemEfendi 36 bahçesinden odalarına, sürprizlere açılan kapılarıyla özel bir köşk. Bu köşkte her ayrıntı; iş ortamından uzakta keyifli iş toplantıları yapmak, evde ağırlar gibi dost ağırlamak, kendi evinin bahçesindeymiş gibi bir düğün düşleyenler, özel günlerini şölene dönüştürmeui isteyenler için tasarlandı. Dikiş makinasından bozma masaları, ender porselen bibloları, işli perdeleri, mermer zarif heykelleri, tek tek antika eşyalardan oluşan itinayla seçilmiş mobilyalarıyla köşk, ev sıcaklığını koruyor. İş toplantılarındaki sunumlar için gerekli teknik alt yapı köşkün tarihi dokusunu bozmadan yerleştirildi. 1998 yılından beri mutfağıyla tanınan EthemEfendi 36 nın menüleri bütün toplantılar, seramoniler ve özel günler için hazırlandı.
Köşk geçmiş günlerin pırıltısıyla aydınlanan odalarını geleceğe açıyor. Bazı mekanlar kararlarınıza ışık tutar.
Ethemefendi 36 Köşkü Sıkça Sorulan Sorular
Yorumunu çok merak ediyoruz 😍
Bu firma ile ilgili tecrübelerini yazarak evlenecek çiftlerin karar sürecine yardımcı olabilirsin.
Ethemefendi 36 Köşkü 50 kişiden 150 kişiye kadar yemekli hizmet, 100 kişiden 350 kişiye kadar kokteyl hizmeti sunmaktadır.