Üniversite yıllarında kesişen yolların yıllar sonra evlilik yoluna girmesi, her çiftin hayalindeki klasik hikayelerden biri. Ancak Serpil ve Hikmet'in hikayesi, kırmızı pasaport bahanesiyle başlayıp geleneksel bir evlilik teklifinin yerine müzikle bütünleşen bir anla sonuçlanmış. Gelin, Serpil ve Hikmet'in keyifli hikayelerine ve fotoğraflarına göz atalım.
Nasıl tanıştınız?
Tanışma hikayemiz çok uzun yıllar öncesine üniversite zamanımıza kadar uzanıyor. İkimiz de o zamanlar amatör olarak fotoğraf ile ilgileniyorduk. Esim de ben de daha çok photo-journalism ve belgesel fotoğraf alanında var olmak istiyorduk. Öyle de oldu birlikte ve bireysel yaptığımız işler çeşitli sergilerde ve fotoğraf dergilerinde yayımlandı.
Nasıl evlenme teklifi aldınız- ya da ettiniz?
Klasik bir evlilik teklifi almadım. Bizim için evlilik kırmızı pasaport demekti. O dönem ayrı ülkelerde yaşıyorduk; fakat ayrı kalamıyorduk. Nasıl çözelim diye düşündük en ucuz ve pratik yolu evlenmekti. Karar aldık ve başardık. Bir de ikimizin de müziğine hayran olduğumuz, geçtiğimiz aylarda kaybettiğimiz dünyaca ünlü Selim Sesler Abimiz teklifte aracı oldu diyebilirim. Bir Viyana konserinden sonra eşim onları yemeğe götürmüş orada anlatmış beni. Ben Türkiye’deydim gece yarısı beni aradı, "Bu çocuk seni seviyor, evlenin düğününüzde çalacağım." dedi. Geldi çaldı da... Tabi bir Roma seyahatimizde La Fontana di Trevi önünde usulen teklifimi ettirdim o ayrı!
Düğün öncesi hazırlıklarınız ne kadar sürdü?
Pek hazırlık yaptık diyemem hızlı olmalıydık öyle de oldu. Biz evleniyoruz dedik. Aileler tamam dedi. Nikah günü aldık, Türkiye’ye geldik. Bir gece öncesinde yakın arkadaşlarımızla yemek yedik eğlendik. Sabah nikaha güç bela yetiştik.
En çok keyif aldığınız şey neydi?
Benim için en keyifli an fotoğraf çekimleri aşamasıydı tabi ki...
Nasıl bir organizasyon yaptınız eğlenmek için?
Yakınlarımızın ve dostlarımızın katılacağı 20 kişilik bir organizasyon düşündük. Yemek yiyip eğlenecektik. Mekan seçiminde Selim Abi'nin çaldığı yer ilk tercihimizdi öyle de oldu. Nevizade’de küçük bir balıkçıda kutladık evliliğimizi. Ben hep sade ve doğal olsun istedim. Öyle de oldu. Detaylara boğulmadık. Önem verdiğim tek detay fotoğraf ve mekanın sıcak ve samimi oluşuydu.
Ya gelinlik ve damatlık?
Gelinliği Viyana’nın ara sokaklarında ikinci el, vintage satan bir mağazadan aldım. Aslında o bir elbiseydi ama gelinlik olarak görevini başarıyla tamamladı. Damatlık ise eşimin resepsiyonlarda giydiği takım elbiselerinden bir tanesiydi.
Düğün günü unuttuğunuz bir şey oldu mu?
Yüzükleri unuttuk. Yüzük almamıştık. Hemen koşup ara sokaktaki kuyumcuların birinden en incesinden birer alyans aldık. Hallettik. Sonuç olarak unutulmuş unutulmuştur. Boş verin günün tadını çıkartın.
Kutlamalarınız esnasında geleneksel bir şeyler gerçekleşti mi?
Neredeyse hiçbir şey geleneksel değildi.
Düğün günü başınıza gelen komik bir olay var mı?
O gün her şey başlı başına komikti. Yağmur yağdığı için kışlık çizmelerimi giydim. O halde yağmur altında İstiklal Caddesi'nde yürüdüm. İnanılmaz keyifliydi.
Balayınızı nerede geçirdiniz?
Balayı için eşimin çok görmek istediği Kapadokya’ya gittik. Güzel bir kamp alanına çadırımızı kurduk. Akşam orada otel sahibi bir dostumuz bize balayı odası önerdi, kabul etmedik, anlayamadı. Kum fırtınası çıkınca Kapadokya turu kısa sürdü. Sonra Macaristan, Çek Cumhuriyeti, İtalya, Bratislava gibi farklı yerlerde kamp kurarak balayımıza devam ettik.